sefer tası

sefer tası
1) судо́к, компле́кт судко́в
2) воен. мане́рка
••

Türkçe-rusça sözlük. 2013.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Смотреть что такое "sefer tası" в других словарях:

  • sefer tası — is. Yemek taşımakta kullanılan ve birbiri üzerine konulup bir sapa geçirilen kaplar veya bunlardan her biri Tıka basa dolu sepetlerimizi, sefer taslarımızı açacağız, soğuk börekler ve taze meyveler yiyeceğiz. Y. K. Karaosmanoğlu Atasözü, Deyim ve …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sefer tası gibi — her katında birer odası olan (yüksek ev) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sefer — is., Ar. sefer 1) Yolculuk Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden / Nice seneler geçti dönen yok seferinden. Y. K. Beyatlı 2) Kez, yol, defa Bu sefer ben söylüyorum, tekrar ediyorum. R. H. Karay 3) ask. Genellikle ülke dışına yapılan askerî… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tas — is., Ar. ṭās 1) Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.nden yapılmış kap 2) sf. Bu kabın alacağı miktarda olan İki tas pirinç. 3) Başa giyilen metal koruyucu Tulumbacılar yangınlarda başlarına kalaylı taslar giyerler. S. Birsel Birleşik… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sufertaş — SUFERTÁŞ, sufertaşe, s.n. Ansamblu alcătuit din câteva vase aşezate unul peste altul şi fixate pe un dispozitiv cu mâner, în care se transportă mâncarea (caldă). – Din tc. sefertas. Trimis de RACAI, 07.12.2003. Sursa: DEX 98  sufertáş s. n., pl …   Dicționar Român

  • dörtlü — sf. 1) Dört parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden dört tane bulunan Dörtlü sefer tası. Dörtlü abajur. 2) is. İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde dört işareti bulunan kâğıt veya pul 3) is., müz. Dört kişiden oluşan müzik topluluğu,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Saduceos — Los saduceos (צדוקים, tsedduqim o zadokitas y otras variantes) es el nombre que en hebreo alude a la descendencia del Sumo Sacerdote Sadoq (Ezequiel 40:46,44:15), de la época de Salomón (1Reyes 2:27,35), que a la vez significa justicia o rectitud …   Wikipedia Español

  • göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… …   Çağatay Osmanlı Sözlük


Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»